GALATASARAY LİSESİ
FRANKOFON KÜLTÜRÜN
TÜRKİYE’DEKİ AMİRAL GEMİSİ
Galatasaray Lisesi, ülkemizin en “nitelikli” okullarından
biri olarak kabul edilir. Bunda elbette Türkiye’nin en eski okullarından biri
olması önemli rol oynar. Tarihi geçmişi[i]
Osmanlı İmparatorluğu’na dek uzanır ama burada okulun tarihsel işlevselliği
öncelikle devlet için yetiştirdiği personelin ülke tarihinde oynadığı kritik
rollerle[ii]
belirlenir. Osmanlıdan bu yana kamusal anlamda devlet yönetimini üstlenen
kadroların yetiştiği Mülkiye, Tıbbiye ve Harbiye’ye giden üniversite
öğrencilerinin yetiştiği bu okul, öğretmen kadrosu, eğitim materyalleri,
etkinlikleri, kendine özgü eğitsel yöntem ve teknikleri ile öğretim niteliğinin
çıtasını sürekli yukarılarda tuttu. Galatasaray’ın başarısının sırrı, öncelikle
ve ağırlıkla kuşkusuz maddi nedenlere dayanır ama Galatasaray’ın “başarılı”
imajını besleyen pek çok nitel faktör de vardır: Yabancı dille (Fransızca)
eğitim yapması, Frankofon[iii]
kültürü üreten bir havaya sahip olması, adıyla özdeş bir spor kulübüne tarihsel
ev sahipliği yapması, popüler renkleri (sportif bağlamda sarı-kırmızı), çok ünlü
mezunları, şeref defteri, logosu, pilav günü vb. Yanı sıra, Galatasaray
Lisesi’nin çok değerli tarihi binası, “köklü eğitim” düşüncesi ve imajını
besleyen en önemli faktörlerden biridir.
Galatasaray Lisesi, kuşkusuz ülkenin eğitim birinci liginde
yer almaktadır. Futbolda nasıl birinci (süper) ligde yer alan kulüplerin
nitelikleri yapısal anlamda belli bir kurumsallığa dayanıyorsa, eğitim alanında
da aynı şey geçerlidir. Kulübün futbolcuları, antrenörleri, teknik ekibi vb.
değişse de, başarı çıtası istikrarlı bir seyir çizer. Galatasaray Lisesi, GS
Spor Kulübü gibi eğitim liginde hep üst sıralarda yer alır. Lise, yaygın
(yanlış) bilinenin aksine, özel değil, bir kamu[iv]
okuldur. Bir önceki sistemde TEOG ile öğrenci alırdı. Eğitim dilinin Fransızca
olduğu okulda, ilkokul dışından gelen öğrenciler bir yıl Fransızca hazırlık
sınıfı okurlar. İlkokulda okuyan öğrenciler sınavlara girmeksizin orta ve lise
kısımlarına doğrudan geçiş yaparlar. Bunun için yeterlilik sınavında başarılı
olmaları ve Türkiye genelinde ilk 10.000 öğrenci arasına girmeleri gerekir.
Okulun kontenjanı 100 öğrenciyle sınırlıdır. Öğrenciler yatılı da
okuyabilirler. Yatılı öğrencilerin ödediği kadar olmasa da yatılı olmayan
öğrenciler de küçük bir aylık ücret öderler. Parasız yatılı şansı da söz konusudur.
Başarının Sırrı:
Tarihsel İmaj
Galatasaray lisesinin başarısının pek çok göstergesi vardır;
öncelikle okulun mezunlarının akademik nitelikleri, onların iş ve diğer
yaşamlarında önemli bir avantaj kazanmalarını sağlamaktadır. Fakat bu başarıyı
sağlayan asıl nokta, okulun maddi imkânlarını da (kadro, dil imkânı,
entelektüel hava, sosyal etkinlikler, disiplin, fen laboratuvarları, müzik ve
resim atölyeleri, çok çeşitli kulüpler vb.) aşan bir etmendir; yani okul
aslında muazzam bir tarihin üzerinde oturmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu
döneminde oynadığı çoklu işlevler, Cumhuriyet döneminde de miras alınmıştır. Bu
tarihselliği üreten kritik şahsiyetler/figürler (örneğin okulun müdürlüğünü de
yapan edebiyatçı Tevfik Fikret bey), efsane hocalar (ki bu hocaların bazıları
çok ünlü edebiyatçılardır), öğrencilerin ve öğretmenlerin Balkan Savaşlarında
silahaltına alınması, 1917’de okulun öğrenci ve öğretmenler savaşmaya[v]
gittikleri için sadece 5 öğrenci mezun edebilmesi gibi pek çok etmen
sayılabilir.
Fakat okulun tarihsel önemini üreten sadece eğitimle ilgili
etmenler (müdür, öğretmen, öğrenci, altyapı vb.) değildir; geniş bir tarih
içinden süzülüp gelen okulun logosu, Şeref defteri, Pilav Günü, efsane renkleri
de öğrencilerin “seçkin” bir eğitim ortamı içinde olduklarını duyumsamalarına
neden olur. Batıdaki köklü okul veya üniversitelerin içinde
kategorilendirildiği Ivy League
benzeri bir lig Türkiye’de yok ama insanlar yine de varmış gibi hareket
ederler; aslında adı konmasa da böyle bir lig var ve bu ligde yer alan okullar,
kendilerini diğer okullardan ayıracak olan alamet-i farikalarını (kendine has
ayırıcı işaretleri) yeniden üretirlerken öncelikle tarihsel geçmişin
köklülüğünü kanıtlayan imkânları özellikle öne çıkarırlar. Tarihsel logo[vi],
renkler, okul binası, pilav günü, şeref defteri gibi alamet-i farikalar
(ayırıcı işaretler), aslında okulun zemininin güçlüğünü vurgular.
Elitizmi Besleyen
Pedagojik Şovenizm ve Efsane Olmak
Kuşkusuz, her tür elitizm kendine özgü bir şövenizm üretir.
Bu eğitimde daha bir böyledir. Elitizm, sınıf, sermaye, kültür, bölge ve
kimlikleri aşan bir sınır çizgisidir. Bu çizginin, kim tarafından nasıl ve
nerede çizildiği tartışmalı olsa da, kendisi gerçektir. “Bilmem nereli olmanın
ayrıcalığı” gibi ifadeler, bu elitizmi imler. Fakat bu üretilmiş elitizmin
işler hale gelebilmesi için bir “biz/onlar” ayrımına yaslanması lazım. Buranın
çıktığı nokta, eğitim bağlamında, ince bir şovenizmdir. Galatasaray
mezunlarının örgütlülüğü (mezunların örgütlenmeleri) dışında, Galatasaray
mezunlarının birbirlerini tanımaları, onaylamaları, onore etmeleri, iş
bağlamında kayırmaları gibi mezuniyet sonrası hayata uzanan bu ince şovenizm,
okulun kimliğini yeniden üreterek “efsane”nin sürmesini sağlar. Bu efsanenin
altı kuşkusuz boş değildir; ama sonunda bir efsanedir olan-biten. Tarih bu
efsaneyi yeniden üretir; aktörleri (öğrenci, öğretmen, müdürler, mezunlar,
veliler vb.) ise efsanenin sürmesi için efsunlu bir hava yaratırlar. İçi dolu
bir havadır bu; yeniden üretilmesi için efsanenin sürekli maddi kalıplar
altında (pilav günü gibi sembolik edimlerde olduğu gibi) anlaşılması ve
üretilmesi gerekir. Efsane olmak, “büyük”lük (azamet) temelinde belli bir
başarıyı simgeler; aslında okulun efsanesi veya efsane olması, mitolojik
kalıplarda işleyen bir süreci ve sonucu değil, gayet maddi kalıplarda işleyen
bir “imkân”ı imler. Bu bağlamda, örneğin, okulu ziyaret ettiğinde Şeref
Defteri’ni imzalayan ünlü kişiler,[vii]
okul ile “ünlülük/güçlülük” arasında kurulan ilişkinin somut tezahürleridir.
Sonuç
Galatasaray Lisesi veya okullarını “nitelikli okul” ligine
sokan şeyler elbette geniş bir liste içerir. Yukarıda okula kimliğini veren
noktalar (tarihsel geçmiş, figürler, devlet yönetiminde oynadığı rol, logo,
renkler vb.) ele alınırken “nitelikli” olmanın giderek kendi efsanesini
yarattığı ileri sürüldü. Efsane kavramı pre-modern dönemlerin kültürlerine
işaret etse de, yine de bunun modern formları altında sürdüğüne kuşku yok.
“Köklü” eğitim kurumları kendi imajlarını (imgelerini, resimlerini) üretip yeniden
üretirlerken akılcı eylemlerini belli şartlar altında akıldışı kalıpları da
kullanarak sergileme gereği duyarlar. Galatasaray Lisesi’ni efsane yapan, onun
sadece pedagojik bağlamda işleyen başarılı hamleleri değildir; yanı sıra
Türkiye’de frankofon kültürü yeniden üreten bir amiral gemisi olarak hep en
önde olduğunu bir şekilde göstermeye çalışır. Okulun spor kulübü ile birlikte
entegre bütünlüğü, geminin sağlam bir şekilde yol almasını sağlar. Bu geminin
yüzdüğü suların Aydınlanma olduğunu söylemeye gerek yok. O yüzden, günümüzde
Galatasaray gibi okulların muhafazakâr saldırı altında olmasının nedenleri
anlaşılır. Okul, bir okuldan daha fazlası olduğunu her zaman gösterdi. İşte
günümüz iktidarı için asıl sorun, bu okulun “bir okuldan daha fazlası olduğu”
noktadır. O fazla olan noktanın oturduğu tarihsel zemin, ülkenin entelektüel
iklimini epeyce besledi. Bu iklim günümüzde artık çok ciddi bir “cehalet
övgüsü”nün tehdidi altında.
[i]
Kuruluşu 15. yüzyıla değin uzanır. Eski adı
Mekteb-i Sultani’dir. Cumhuriyet döneminde Galatasaray adını almıştır. Okul,
ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitesiyle tümleşik bir komplekstir.
[ii]
Örneğin, Dış İşleri Bakanlığı’nın yakın geçmişte
“monşer” (Fransızca mon chèr,
öncelikle özel bağlamda “sevgilim”, “tatlım”, geniş-genel bağlamda “aziz dostum”)
edebiyatı üzerinden AKP’liler tarafından, belli bir elitizmi ve halka (yerli ve milli kültüre)
yabancılaşmayı/uzaklığı ifade ettiği gerekçesiyle eleştirildiği bağlam, aslında
devlet yönetmede hangi tarzın (kibar, ince ve protokol kurallarına uyan Batılı
“diplomatik ilişkiler”i baz alan tarza karşı dobra, halk ağzıyla yapılan daha
ziyade “yontulmamış tarz”) uygun olduğu tartışmasına dayanır. Bilhassa
neoliberal kapitalizmin 1970’lerin sonlarından itibaren egemenliğini kurması ve
bu ekonomik tarza eklemlenen neo-con (ABD) ve neo-feodal (Türkiye gibi İslam
ülkeleri) muhafazakarlığın hırçın, dobra ve yıkıcı tavrı sonucu diplomaside bu
“monşer” tarzı ağır yara aldı. “Monşer” geleneğinin batıya teslimiyet anlamına
geldiği iddia eden “yerli ve milli” çizginin aslında önerdiği şey daha bizden
bir tavırdır; örneğin Davutoğlu’nun AB ile “Kayseri Pazarlığı” yaptık demesi,
böylesi bir tavır için açıklayıcıdır. Bütün bunlar devleti kimlerin hangi
gelenek içinde yönetmesi gerektiğine dair konulardır. Galatarasay “monşer”
tarzın üretilmesinde çok önemli roller oynadı.
[iii]
Frankofon (Francophone, Fransızca konuşan),
Fransız olmayıp ve (belki) Fransa’da oturmayıp Fransızca konuşanlara denir.
Anadili Fransızca olmayıp Fransızcayı edebiyat/edebi dil olarak kullanan
yazarların edebiyatı da Fransa’da “Littérature francophone” olarak tanımlanır.
Daha çok eski Fransız sömürgesi ülkeleri için kullanılsa da bu terim, Türkiye
gibi Fransız sömürgesi olmamış ülke aydınları için de kullanılmaktadır.
Dolayısıyla “öz Fransız”ı “Frankofon”dan ayıran çizgi, sadece kültürel değil ve
fakat daha ziyade, doğumla belirlenmektedir.
[iv]
Galatasaray Lisesi için Türkiye ve Fransa
hükümetleri arasında bir anlaşma vardır. Okulda görev yapan personelin bir
kısmı Fransa’dan, bir kısmı da MEB tarafından atanır. Galatasaray Lisesi
mezunları, sınava girmeden bir Fransız üniversitesine doğrudan kayıt
yaptırabilirler. Galatasaray’da ilkokula girenler liseye doğrudan devam
edebilirler.
[v] Okulun web sayfasında “Çanakkale Şehitlerimizin
Anısına” adlı bir bölüm vardır.
[vi] Okulun web sayfasında logonun matematiksel dille
açıklanması vardır.
[vii]
Okulu ziyaret eden ünlüler arasında Fransız
(Charles de Gaulle, Jacques Chirac, Alain Juppe, Eric Rouleau vd.) ve Türkiyeli
(Gazi Mustafa Kemal, Hasan Ali Yücel, Celal Bayar, Demirel, Özal, Akbulut,
Sezer vd.) devlet adamları yer almaktadır. Ve bunlar okulun web sayfasında
büyük bir şerefle sergilenmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder